
Üsküdar escort sabahları başka olurdu. Boğaz’dan gelen hafif esinti, martıların çığlıkları ve cami avlularından yükselen temizlik sesleri… Meryem, her sabah olduğu gibi saat yedi buçukta Selmanağa Camii’nin yanındaki küçük simit tezgâhını açmak için köşeyi döndü. Üzerinde oral seven uzun bir hırka, başında sade bir eşarp vardı. Ellerinden yorgunluğu, gözlerinden yaşanmışlık okunuyordu.
Meryem 35 yaşındaydı. Tokat’ın bir dağ köyünde doğmuştu. Yoksullukla büyümüş, okuma hayalini erken yaşta bırakmak zorunda kalmıştı. 17’sinde evlendirilmiş, 18’inde anne olmuştu. Evliliği kâğıt üstünde vardı ama gerçekte sadece bir mücadeleydi. Kocası işsizdi, sonra iş buldu ama içkiyle birlikte buldu. Meryem yıllarca hem çalıştı, hem dayak yedi, hem de çocuklarını büyüttü.
Üç yıl önce İstanbul’a kaçtı. Kimseye haber vermeden bir sabah erken saatlerde çocuklarını annesine bırakarak yola çıktı. Planı yoktu, sadece “ölmektense kaybolmak daha iyi” diyordu içinden. Otobüs onu Üsküdar escort getirdi. Tanıdığı kimse yoktu, cebi bozuk birkaç parayla doluydu. İlk gecesini sahilde geçirdi. İkinci gün bir çay bahçesinde temizlik işi buldu. Sessizliği, dakikliği ve dürüstlüğü sayesinde insanlar onu kısa sürede sevmeye başladı.
Bir yıl boyunca günde iki işte çalıştı. Biriktirdiği parayla ikinci el bir simit arabası aldı. Belediyeden izin alması zaman aldı ama vazgeçmedi. Simit sattığı ilk sikiş sabahı hiç unutmuyordu: Elinde sepet, gözlerinde umut vardı. Geçen yaşını değil, gelecek günlerini sayıyordu artık.
Bugün tezgâhında simit, poğaça ve çay satıyor. Okuldan çıkıp simit alan çocuklara her zaman fazladan bir tane veriyor. Çünkü çocukluğunda biri ona bunu yapmıştı, hâlâ hatırlıyor.
Bir yanıt yazın